Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Tanınmış Markalar Özelinde Sonraki Marka Tesciline Dair Kararı – Flo Kararı1

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Marka Hukukuna dair çok önemli bir içtihat kararını açıkladı. Söz konusu karar ile Marka Hukuku kapsamındaki özellikle tanınmış markalar kapsamında tescil, tescilin iptali ya da markanın hükümsüzlüğüne dair yargılamaya dair uygulamaların gözden geçirilmesi ihtiyacı doğduğu değerlendirilmektedir.

1. Yargılama Safahatı:

Karara konu olayda, “FLO” ibareli tanınmış ve tescilli bir markaya karşılık, davalı tarafından Türk Patent ve Marka Kurumuna (TÜRKPATENT) “FLOW Coaching International+Şekil” ibareli marka başvurusunda bulunulmuş, davacının bu başvuruya kendisine ait tescilli “FLO” ve “FLOVE” ibareli markaları olması nedeniyle itiraz etmiş, söz konusu itirazın TÜRK PATENT Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) tarafından reddedilmesi üzerine YİDK kararının iptali ve davalının marka başvurusunun tescil edilmiş olması halinde markanın hükümsüzlüğünün karar verilmesi talebiyle Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde dava açılmıştır.

İlk derece mahkemesi,  dava konusu "FLOW Coaching International+Şekil" ibareli marka ile davacıya ait "FLO" esas unsurlu tescilli markaları arasında, görsel, anlamsal ve sescil olarak ortalama tüketicileri iltibasa (andırışma) düşürecek bir benzerliğin bulunmadığı ve marka ve işaretlerin benzemediği gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

İstinaf incelemesinde Bölge Adliye Mahkemesi de ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bularak istinaf talebini reddetmiştir.

Temyiz incelemesinde ise, Özel Daire (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi),

  1. Davacıya ait "FLO" ve "FLOVE" unsurlu markanın tamamı veya tamamına yakın kısmının davalı başvurusuna konu "FLOW" ibareleri markada da aynen yer aldığı ve görsel açıdan benzer oldukları,
  2. Sesçil açıdan özellikle "FLOVE" ibareli marka arasında oldukça yüksek, "FLO" markaları ile ise orta düzeyde sesçil benzerlik bulunduğu,
  3. Her iki sözcüğün anlamlarının da ortalama tüketici kitlesince bilinmesinin mümkün olmadığı,
  4. Anlamı bilinmeyen ibarelerin ayırt edicilik düzeyinin daha yüksek olacağı
  5. Her iki marka da bütüncül bakış açısına göre karşılaştırıldıklarında markalar arasında yüksek görsel ve işitsel benzerlik nedeniyle karıştırılma ihtimalinin bulunduğu

gerekçeleriyle ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur.

Bunun üstüne ilk derece mahkemesi kararında direnmiş ve nihayetinde uyuşmazlık çözülmek üzere Hukuk Genel Kurulu önüne gelmiştir.

2. Hukuk Genel Kurulu Kararının Gerekçelendirilmesi (Altlandırılması):

Hukuk Genel Kurulu, Marka Hukuku kapsamında 556 sayılı KHK2 kapsamındaki marka tesciline dair mutlak ret (556 sayılı KHK 7. madde) ve nispi ret (556 sayılı KHK 8. Madde) nedenlerini hatırlatmıştır. Buna göre nispi ret nedenini tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk tarafından karıştırılma ihtimalinden (iltibas) bahsetmek için hem karşılaştırmaya konu marka işaretleri arasında hem de işaretlerin tescil edileceği mal ve hizmetler arasında aynılık veya benzerlik olması gerektiğinin altını çizmiştir.

Kurul burada, değerlendirmesine esas teşkil edecek şekilde, markalara ait mal ve hizmet listelerinde yer alan mal ve hizmetlerin “aynı veya benzer” olup olmadığının değerlendirmesinde, sınıflandırmaya ilişkin ulusal ve uluslararası düzenlemelerin bağlayıcı kurallar içermediğini hatırlatarak, karşılaştırma konusu mal ve hizmetlerin ait oldukları sınıf numaraları ile bağlı kalınmaması gerektiğini, farklı sınıflarda yer alsalar bile, hammadde-mamul ilişkisi, pazarlama koşulları, amaçları, satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, birinin diğeri yerine ikame edilebilmesi gibi farklı ölçütlere göre benzerlik içerebileceğinin kabul edilmesi gerektiği görüşünü benimsemektedir. Buradan hareketle Kurul karşılaştırmaya konu mal veya hizmet farklı sınıflarda olsa bile “aynı veya benzer” olabileceğini kabul etmektedir.

Ayrıca, Genel Kurul halk tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için

  1. mal ve hizmetin aynı veya benzer olmasının yanında işaretlerin de “aynı veya benzer” olması gerektiği,
  2. işaretler arasında benzerlik değerlendirmesi yapılırken işaretler arasında görsel, işitsel ve anlamsal benzerliğin yanında esas olarak halk (tüketici) nezdinde bir bütün olarak uyandırdığı izlenimin esas alınması

gerektiğinin altını  çizilmektedir.

Buradan hareketle, Kurul bir işaret, görsel, işitsel, anlamsal veya diğer bir açıdan farklı olsa bile, “bütünsel” bir açıdan kendisine yaklaşıldığında herhangi bir sebeple halk gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış intibaı yaratarak onu çağrıştırıyorsa ve bu yüzden halkın mal veya hizmet tercihinde etkili olması durumunda marka tescilinin engellenebileceğini değerlendirmektedir.

Kurul , Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13.06.2012 tarihli ve 2012/11-155 E. 2012/376 K. sayılı kararına atıfta bulunarak, karıştırılma ihtimalinde önemli olan hususun, tüketicilerin iki işaret arasında herhangi bir şekilde ve herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimali olduğunu vurgulamakta, buradaki “ihtimal” kelimesinin özenle ve özellikle kullanılmış bir kelime olduğunu belirterek ve şekil, ses, anlam, genel görünüm, çağrışım veya bir seri içinde bulunma izleniminin bu kapsamda değerlendirildiğini ortaya koymaktadır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba”nın bunların karıştırılabileceği yönünde olması durumunda iki işaret arasında karıştırma ihtimalinin bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğini ifade etmektedir.

Kurul, her bir olayda bütünsel yaklaşıma konu bütün unsurların her bir olayda ayrı ayrı ele alınması gerektiği ve işin ilgilisi ya da uzmanı olmayan ortalama tüketici boyutundaki kitlenin oluşturduğu genel halk tarafından ne düzeyde karıştırılma ihtimalinin olabileceğinin irdelenmesi gerektiğini kural olarak ortaya koymaktadır. Bu amaçla, ele alınan münferit olayda, tüketiciler tarafından karıştırılma düzeyinin tespitinde ilgili malın veya hizmetin hitap ettiği tüketicilerin toplumsal düzeyi, ilgili ürün veya hizmeti almak için ayrılan zaman, markanın asıl ve tamamlayıcı unsurları, telaffuzu, anlamı, biçim ve işaretlerinin bütün olarak tüketici üzerinde bıraktığı izlenim ve nihayetinde genel tüketicide bütün olarak uyandırdığı kanaatin dikkate alınması gerektiği ifade edilmektedir.

Tanınmış markalar açısından ise Kurul, işaretlerin karıştırılma ihtimalinin artacağını varsaymaktadır. Tanınmış markayı oluşturan ibarelerin tüketici nezdinde yerleşmiş olduğundan hareketle sonraki işaret görüldüğünde bu işaretteki bazı farklılıklar gözden kaçırılarak tanınmış marka ile bağlantı kurulabileceği, bu nedenle de karıştırma ihtimalinin daha yüksek olacağı hatırlatılmaktadır. Tanınmış markalar açısından 556 sayılı KHK'nın 8/4 maddesi uyarınca, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde sonraki markanın farklı mal veya hizmetlerde kullanılması söz konusu olsa dahi tescil başvurusunun reddedilebileceği karar altına alınmaktadır.

3. Karara Konu Dava Özelindeki Kurul Değerlendirmesi:

Sonraki marka başvurusu olan “FLOW Coaching International+Şekil” özelinde

  • “Coaching International”  ibaresinin “FLOW” ibaresinin altında görece oldukça küçük boyutta konumlandırıldığı, “FLOW” ibaresinin ön plana çıkarıldığı, davacının “FLO” ve “FLOVE” ibarelerinin asıl unsur olarak yer aldığı ve çeşitli tali unsurlar ekleyerek seri markalar oluşturduğu, FLOW ibaresinin sonundaki “W” harfinin ve diğer eklemelerin markaya yeterli derecede ayırt edicilik kazandırmadığı,
  • Buna mukabil FLOW ibaresinin davacının seri markalarının devamı niteliğinde olduğu izlenimini doğurduğu, 
  • Genel intiba, görünüm, okunuş ve anlam olarak davalı başvurusu ile davacının "FLOVE" ibareli markaları arasında oldukça yüksek, davacının "FLO" ibareli markaları ile ise orta düzeyde benzerlik bulunduğu,
  • En önemlisi de ortalama tüketici nezdinde taraf markalarında yer alan ibarelerin anlamlarının bilinmesinin mümkün olmadığı, anlamı bilinmeyen ibarelerin ayırt edicilik düzeyinin daha yüksek olacağı, genel ve bütüncül bakış açısı itibariyle taraf markalarının karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğu, markalar arasında en azından ticari, ekonomik ve idari bir bağlantı bulunduğu algısının oluşabileceği, ayrıca davalı markasının davacının seri markası olarak algılanabileceği,

gerekçeleriyle Özel Daire Kararına direnme kararının bozulmasına karar vermiştir.

4. Kararın Marka Hukuku Özelinde Yorumlanması:

Karar ile birlikte, tanınmış markalar özelinde değerlendirme yaparken, tanınmış markanın tesciline dair mal ve hizmet sınıfından başka bir sınıf için bile sonraki marka tescil başvurusu yapıldığında, markaların karıştırılma ihtimalinin daha yüksek olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır. Tanınmış markanın kendisinin yanı sıra seri markalarının olması durumunda, ortalama tüketici nazarında sonraki marka başvurusunun unsurlarının (görsel, anlamsal, telaffuz) yeterli seviyede ayırt ediciliğinin olamayabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.  

Diğer yandan, TÜRKPATENT nezdindeki tescil için başvurusu yapılan marka ile tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka arasında halk (ortalama tüketici) tarafından karıştırılma ihtimalinden bahsedebilmek için, her iki markanın da aynı veya benzer mal ve hizmet sınıfına dâhil olması yanında, işaretlerin de “aynı veya benzer” olması durumlarının araştırılması gerekmektedir. Karar ile birlikte, bahse konu değerlendirme yapılırken, kategorik olarak farklı sınıflarda yer alsalar bile, i) hammadde-mamul ilişkisi, ii) pazarlama koşulları, iii) amaçları, iv) satış sonrası servis ve onarım süreçlerinde ortaya çıkan müşteri çevresindeki ayniyet, v) ikame edilebilirlik gibi farklı ölçütlerin göz önünde bulundurulması gerekecektir.

Son olarak, her bir unsur nazarında inceleme yapıldıktan sonra, ilgili ürünün hitap ettiği ortalama tüketicinin farkındalık seviyesi, markayı algısı, bilgi düzeyi doğrultusunda ilgili ortalama tüketici grubunun üzerinde bıraktığı genel izlenim (umumi intiba) ve bütün olarak uyandırdığı kanaatin göz önünde bulundurularak sonraki markanın ayırt edicilik düzeyinin ve önceki marka ile karıştırılma ihtimalinin ortaya konulması gerekmektedir.

Özet olarak, yeni bir marka başvurusu yapılırken, tanınmış markaların karakteristik özelliklerinin dikkat alınması, yeni başvuruya dair marka unsurlarının halk nazarında nasıl bir genel intiba uyandıracağı, tanınmış markanın unsurlarından olabildiğince net şekilde ayrıştırılabilecek şekilde marka oluşturulması gerektiği sonucu ortaya çıkmaktadır. 

Footnotes

1. Hukuk Genel Kurulu, 2021/182 E. , 2022/1456 K.

2. 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, 22.12.2016 tarihli ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun 191 inci maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak 6769 sayılı Kanunun geçici maddeleri gereğince mülga KHK'nin bazı hükümlerin uygulanmasına devam edilmektedir. Ayrıca, Marka Hukuku kapsamında mülga KHK ve Sınai Mülkiyet Kanunun öngördüğü mutlak ve nispi ret nedenleri büyük ölçüde benzemektedir. Karara konu başvuru da 556 sayılı Kanun'un yürürlükte olduğu döneme ait başvuruyu konu edinmektedir.

The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.